29 Mayıs 2008 Perşembe
Caligula - A.Mümtaz Taylan
Yöneten: Ahmet Mümtaz Taylan
Taylan'ın ölümsüz metinlere olan gereksinime yaptığı vurgu ile AKM'nin Büyük Salonunun görkeminde sahnelenen oyun; özellikle içinde bulunduğumuz şu savaş döneminde ve tarihteki gibi sınırsız iktidarların eylemlerinin, üzerimizde yarattığı baskı ve kaygılara karşı, umudunu korumayı bilen seyircisi sayesinde sarsıcı bir anlam taşıyordu.
Emeği geçenlere teşekkürler.. http://www.eskisehirtiyatrolari.com/
28 Mayıs 2008 Çarşamba
Karanlık Korkusu - Şahika Tekand
Absürd akımın yanı başımızdaki temsilcisi saydığımız Şahika Tekand'ın yeni çalışmasını ve Stüdyo Oyuncularının eşsiz performansını dün akşam boş yer kalmayacak şekilde dolan Garaj İstanbul'da keyifle seyretme fırsatı bulmuş olduk.
Tekand çalışmalarında, oyuncularının performansını her zaman en üst sınırlarına çekecek şekilde; onları ritim, düşünce, duygu ve fiziksel açıdan zorlamayı ve tasarladığı paralel algısal süreçler içinde uyumlamayı tercih eden yaklaşımıyla, eserlerini hayranlıkla seyreden özel seyircisini artık çoktan aşarak, kentin daha geniş kitlelerine (ve özellikle gençlere) doğru olan yönelimini sürdürüyor. (Maruz kalış, "Gerçek Zamanda" Öğreniş, Dönüşüm, Komutlar, Kodlar, Simgeler,.. çalışmalarının anahtar kelimeleri..)
Özgün metinleri ile sahnelediği oyunlarının yanısıra, Tekand'ın ve genişleyen Stüdyo Oyuncuları ekibinin tiyatro eğitim çalışmalarına olan katkısı hiç bir zaman unutulmayacaktır.
Zor ama keyifli süreçlerle tanışma merakınızı giderebilmeniz için, mutlaka onların Nişantaşı Akirman sokaktaki mekanlarını ziyaret edmeyi unutmayın. Hayatınızda farkedilebileceğiniz daha çok şeyler olduğunu, eğer katılırsanız o çalışmaların size hiç bir zaman unutturmayacağına tanık olacaksınızdır..
27 Mayıs 2008 Salı
Çirkin İnsan Yavrusu - Maral Ceranoğlu
Çirkin İnsan Yavrusu (50’)
Yöneten: Maral Ceranoğlu
Dramaturg: Ceren Ercan
Hiç yabancısı olmadığımız ama ne yazık ki, kolaylıkla değiştiremediğimiz ve her gün kaçınılmaz bir şekilde içinde yaşadığımız durumların; jest, mimik, söz, hareket bütünselliği içinde çarpıcı vurgulanışlarının ötesine geçip, içimize kazınmış korkularla cesurca karşılaşmak ve hatta bunları da aşmanın yollarını birlikte bulmanın hafifliğini yaşayacaksınız..
Ayrıca Talimhane Tiyatrosu mekanını sanat dünyasına kazandıran, Mehmet Ergen ve ekibine (Serhat Kural ..) gönülden başarılar diliyoruz.
Bu 7 m yüksekliğe sahip görkemli alanın yaz boyunca etkinliklere yanıt verebilecek teknik altyapısından etkilenmemek olanaksızdı doğrusu..
24 Mayıs 2008 Cumartesi
Nurullah ATAÇ
Düşünce için çaba harcayarak basmakalıp düşünceler ile hep yeniden hesaplaşmayı göze alan, öz Türkçe arayışlarından vazgeçmeyen, öznelliğe düşkün bu yüzden de, kendine özgü "Eleştiri kendi içinde sanattır." yaklaşımıyla aslında, sanat eserleri üreten bir sanatçı-eleştirmen Nurullah ATAÇ.
Bugünün kendini aşırı soyutlamışcasına nesnel gözlüklerinden hiç vazgeçemeyen ve haliyle, bir çok şeyi de ıskalayabilen diğer uçtaki eleştiri yaklaşımı sakinlerinin aslında merak etmeleri gereken bir insan. (Burada bilimsellik ve nesnellik adına, kapatılan düşüncelerle yapılmış hatalar akla geliyor.)
O yüzden Eleştiri alanının sorumluğunu taşıyarak bu birikimlerin yeni kazanımlarla çeşitlenimini arttırmak adına, O'nun ile aralarında çoktan bir denge kurulabilir olmaları beklenirdi, doğrusu. *
* Öznel-Saptama: "Bu güne kadar insanlık tarihi çoğunlukla ve hatta, kıyasıya kutuplaşmalar üzerinden işlemiş gibi duruyor, belki o yüzden de uzlaşma, hep büyük bir yalan olarak kalacak. (Belki ben öyle olmasam da; "Güç farklılıklarından vazgeçilemediği gerçeğini" en azından yadsıyamadığımı görüyorum.)
O'nun kendi (doğu) kültürümüze (yani bize), daha yakın olabileceğine dair ipuçlarını farkettiğimiz halde, biraz unutturulmuş o öteki uçta nitelenen hali iç burkuyor ve bizi yeniden konumlandırıyor.
İşte O'nu, o öteki portrelerden biriymiş gibi durup öylece seyreyliyor olmamız, yeteri kadar haksızlığa uğramışlığında payımız olduğu gerçeğini de beraberinde getirmiş oluyor.
İçinde yaşadığımız toplum adına, belki gecikmeli de olsa, bu bedeli şimdi ödemekte boynumuzun kaçınılmaz borcu gibi duruyor. (Cumhuriyet-modernizm dönemi ve Post-modernist dönem) O'nu anarken, işte aldığımız derste bu.
Söyleyeceğimiz belki bir kaç söz daha olduğundan, yine konuşmadan bazı alıntılar vermeye devam edelim:
(Diğer yandan) düşünce, "bir nesneye bağlanmakla başlar". O yüzden bakmadan, irdelemeden bilinmeyen hakkında konuşmakta artık eskisi (cumhuriyet öncesi) pek kabul görmemektedir.
*
Konuşmacının saptaması: Bugünkü arkadaşlıklar, eleştiriyi geliştirmek ve canlı tutup, bağımsız kılmaktan çok kadrolu eleştirmen yaratmaya dönük..
*
(Akış içersinde, Epik tiyatroya kemikleşmiş yaklaşım biçimlerimiz irdelendi.)
Brecht->Lucas'a şöyle der: "Sanata yasa koyamazsın. Onu özgür bırakacaksın, kendi yolunu, anlatım biçimini, seyirciye ulaşma şeklini kendi bulacak.."
*
Ataç, fikir sofralığına karşıydı. O, hep metni merkeze alırdı.
(Baltacıoğlu ise aktörü: "Herşeyi kaldır, geriye tek O kalır.")
Ataç'ın bir şeyler üzerine doğaç metinleri olduğu söylenebilir.(Şimdi kendimi O'na neden daha yakın hissediyor olduğumu anlıyorum.^) Belki sorduğu soru ise, "Neyin üzerine, neyi tartışacağım? " idi.
^ Ben de zamana ve mekana izdüşen bir günlük misali karalamalar yapıyorum.
*
Mutlaka öz Türkçeyi kullanır eğer bir karşılığı yoksa uydurmaktan kaçınmaz, bu bile dili zenginleştirici yanı canlı tutardı.
*
"Tiyatro erdemli bir sanattır, ona hizmet etmek gerek."
Ezilenlerin Tiyatrosu - Augusto Boal
Çalıştay
2 kısa günün ardından çalışmalardaki, bildiğimizi düşündüğümüz o egzersizlerin, bizi lidersiz- katılımcı bir yönetim anlayışı içersinde nasıl kaynaştırdığına tanık olduk.
Bu, hem bireysel yeteneklerimizi geliştirip yaratıcılığımızı konuşturabileceğimiz bir kıvama doğru bizi taşırken, diğer yandan da nasıl olupta, bu kadar bütünleştirici bir yaklaşım içinde kendimizi bulduğumuzu anlamaya çalışıp durduk.. (Kafamızı bulandırmış olan tüketim toplumundaki yaşatımızdan kurtulamamışlıktı!)
Aslında, bu yolda pek çok egzersizi, bu farklı yaklaşımlarına da bizi biraz yaklaştırarak içinde barındıran ve onları her zaman merakla arayıp bulacağımız, hatta durmadan üzerlerinde farklı gruplarla çalışabileceğimiz, çoktan Türkçeye bile çevrilmiş bir kaynağın olduğunu da, ancak şimdi keşfediyor olmaktan dolayı (belki) biraz utanmışlık hisseder olduk!
Bu kaynak, bir daha ki buluşmamıza kadar tek okuma ödevi olarak kalmayacak tabii; "Ezilenlerin Tiyatrosu" üzerine kuramsal yaklaşımlar için okumaya zaman ayırma teşebüslerimiz nedense hep gecikmeli beklemekte olduğundan, Boğaziçi Üniversitesi Yayınlarından bu konuda bir kitap daha olduğunu ancak şimdi hatırlıyoruz..
Neyse uzun lafın kısası, çalıştayın beni taşıdığı asıl son noktaya da deyinmeden geçemeyeceğim:
Tiyatro ile ilgilenen, oyunculuğu benimseyen dinamik üniversite gençliğimiz, öğütücü popüler medyanın imgelem bombardımanlarının etkisinden kendilerini kurtarabilirlerse, öncelikle sadece kendileriyle yüzleşebilecek cesareti toplayabilecekleri, belki bu tür yaklaşımlarla biraz daha ciddi bir şekilde ilgilenerek, gerek oyunlarında ve gerekse hayatlarında biraz daha fark yaratabilirler, diye düşünüyorum..
Aksi halde, kaybettikleri yalnız belleklerindeki sinir hücreleri olmayacaktır, aynı zamanda doğal yeteneklerini de bu zamana ve zemine kaptırıp, onlardan beklenen rutine bağlanmakla yetinip, sonra da çok gecikmiş durumda kalmanın ağında, çırpınır şekilde kendilerini bulacaklardır..
Festivallerin açtığı bu araştırmacı merakla dolu olan yolda tekrar buluşmak üzere.. şimdilik hoşçakalın..
Kaynaklar: 2 çeviri kitap
15 Mayıs 2008 Perşembe
Entellektüel sermaye ve festival
Entellektüel sermayemizin (hiçbir zaman) gecikmiş saymamamız gereken aşağıdaki ortak -nitelikli- girişimleri v.b.nin sürdürülebilirliğinin de olabileceği gerçeği;
parasal sermayeye (çoktan) teslim olmuş (ve küresele eklemlenmiş) medyanın zaten giderek tanrısallaşmasıyla kullanıma açıtığı bu (blog v.b.) kanallarını zamanından önce yeniden yutarak,
yine okuyucuyu avundurma yönelimli çağrışımlarına sebep olmasın sakın !
(Şimdilik sadece yurtdışı destekli olabilen bu "blog" tipi teknolojik yapılar altındaki cançekişen varoluş biçimleri, zamanla aşağıdaki gibi benzer birlikler sayesinde aşılabileceğinden, bağımsız bir ana sitenin* (portalın) kalıcı bir biçimde gerçekleştirilmesi de çok güzel bir gelişme olacaktır. Tebrikler..)
* www.cgsg-tr.org
bağımsız SEYİR
En temel amacı, dans-tiyatro-performans alanlarına uzanan tüm açılımlarıyla birlikte çağdaş gösteri sanatları alanında hep birlikte deneyimlediğimiz eleştirel tavır yoksunluğuna bir karşılık verebilmek ve eleştirel metin üretimini harekete geçirmek...
Çeşitlilik ve zenginlikleriyle zaman zaman bizi silahsız bırakan çağdaş gösterimlere nasıl yaklaşacağımızı anlamak, hele ki ağırlıklı olarak Batı'dan ödünç alınan kavramlarca işgal edilmiş bu alanda Türkçe'nin bize sunduğu imkanlardan nasıl daha fazla faydalanabileceğimizi görmek, bu imkanları nasıl geliştirebileceğimizi bulmak derdindeyiz. Bu konuda hep birlikte paylaştığımız atalet ve kararsızlığı aşmak üzere, taze ve güncel bir mecra oluşturmak kaygısıyla hareket ediyoruz. Yeni sahneleme biçimleri ve araçlarıyla başa çıkamadığını ya da uğraşmayı seçmediğini gözlemlediğimiz, tespit-takdir-temenni üçgenine hapsolduğu söylenebilecek bir yazma geleneği ve pratiğini tekrar canlandırmak istiyoruz...
İlk durağımız 16. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali...
Gelin, Tiyatro Festivali'ni bizimle SEY'Redin...
Koordinatör: Ceren Ercan (crn_ercan@yahoo.com)
Web Editörleri: Güneş Özkal, Şafak Uysal
İletişim: cgsg.seyir@gmail.com
14 Mayıs 2008 Çarşamba
Striptiz - Mrozek - İÜ-ÖKM
Haber
Kaynak: İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi
16 5 2008
Polonya'lı yazar Mrozek, bu oyunda edilgen olmakta direnen içsel özgürlükle,
eyleme geçmekte direnen özgürlük imkanını karşı karşıya getirir.
İki adam onlardan daha güçlü bir el tarafından sahneye atılır ve bir bilinmezlik içinde ne yapacakları,nasıl davranmaları gerektiği üzerine düşünmeye ve kendi kendilerine hesap vermeye başlarlar.
Etkin olan, bu mekandan çıkmak için çaba harcarken,
edilgen olan adam içsel özgürlüğünü korumaya karar verir ve gerçekleştireceği eylemin tutuklusu olmamak için düştükleri duruma uyum sağlamaya çalışır.
Aslında kurtulmak için çaba harcansa da onlara bir el sonunda istediğini yaptıracak ve onları kendi hükmü altında tutacaktır.
Elin,onları bir bir soymaya başlamasıyla ikisinin de tepkileri farklı olur çünkü bu iki adam birbirleriyle bir takım benzer temel özellikler taşımalarına rağmen düşüncelerinde bir o kadar farklıdır.
Biri büyük bir güçle karşılaşınca teslimiyete razı olurken, diğeri bu isteklerin çok haksız olduğunu dile getirir.
Sonunda onları soyduktan sonra birbirlerine zincirler ve bu durumda iki taraf da özür dilemeye karar verirler.
Oyun boyunca iki adamın arasındaki ilişki de gittikçe boyutlanır.
Oyunun sonunda edilgen olan adam,diğeri tarafından o şartta özür dilettirilmeyi bekler.
Her zaman bahaneler,nedenler ve ''onun yüzünden''ler vardır. Elin baskısı altında ne yapacaklarını bilemezken karanlık olur ve el onlara tekrar hükmederek sahneden çekip götürür.
Hiçbir şey yapmamak mı yoksa harekete geçmeyi göze almak mı tartışması oyunun absürd türüne uygun şekilde devam ederken edilgen olan adam mecbur kalma anlamında kendini haklı çıkaracak nedenler arama ihtiyacı da duyar.
Bilinmeyen bir gücün ortaya çıkması ile, kişisel kararlarının önemsiz hale gelmesi ile yüzleşirler.
Değiştirilmezlik ve otomatikleşme boyun eğme ve çözüm yaratamama bağlamında yüzeye çıkmış olur.
Bütün bu konu Martin Heidegger'in varoluşçu felsefesi ile de derinleştirilebilir.
Ünlü filozofa göre, insan bu dünyaya öylece bırakılmıştır.
Bu bırakılmışlık fikri aslında insanın varoluşa bırakılmışlığı anlamına yani kendi varlığını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmışlığına dayanır.Ama aslında başlangıçta bırakılışın kendisi bir özgürlüğün yokluğudur aynı sondaki ölümün kaçınılmazlığı gibi.
Bir çok kaynakta bürokratlar üzerine alegorik bir yergi olarak tanımlanan Striptiz bu içeriği dahilinde bu adamların temelde özgürlük kavramını temsil eden bireyler olarak, hükmeden bir güç hatta bir şiddet karşısında başarısız kalmalarını vurgular.Bu özelliklere göre bu kavramları somutlaştırırsak, el yaptırım gücü olan devleti, iki adam da memur ya da bürokrat diyebileceğimiz kişileri temsil eder diyebiliriz.
Bizim bu kısa oyunda amacımız, asıl çıplak kalacak gerçeklerle yüzleşmek ve tokalaştığımız,yumruklaştığımız,ve belki de baştan beri çok iyi tanıdığımız bu ellerle sizi burada tekrar karşılaştırmak.
11 Mayıs 2008 Pazar
Soluksuz konferanslar - S.Beckett, W.Shakespeare
Sanatcilarin ve saheser oyunlarin felseficilerce yorumlariyla surup bitiverdi yine..
http://felsefemiz.blogspot.com/2008/05/tahamml-edemeyen-bu-beden-david.html
http://felsefemiz.blogspot.com/2008/05/bedenlerin-dramatolojisi-bene-ve.html
8 Mayıs 2008 Perşembe
Beden Perküsyonu Atölyesi - Tugay Başar
Çok hoşlanacağınızı tahmin ettiğim bir çalışmaya davet..
http://dogaclamalar.blogspot.com/2008/05/beden-perksyonu-atlyesi-tugay-baar.html
2 Mayıs 2008 Cuma
Oyuncular Tiyatro'da buluşma..
Uluslararası Beyoğlu Şiir Festivali kapsamında, bir dans ve şiir buluşması var.
2 Mayıs 17:00
Oyuncular Tiyatro'da...Daha sonra da mütevâzi bir kutlama… Su Güneş Mıhladız…Münibe Millet…Erdem Gündüz…Defne Edur Bedik… Dans ediyor… Frank Sechaplewski'nin şiirleri okunuyor… Özlem Kaya'da kemanıyla eşlik ediyor… ve şiiriyle Fuat Onan ..
Tiyatro Eleştirisi Tarihi - Nurullah Ataç
Aksanat Mayıs'ta dopdolu
"Tahammül edemeyen bu beden"
Konuşmacı: David Lapoujade
11 Mayıs, Pazar: 18.30
"Spinoza: Bir beden ne yapar?"
Konuşmacı: Ahmet Soysal
Şeylerin Şekli - Mehmet Ergen
Haber
Kaçırmadan izleyin. Yeni kuşak yönetmenlerle yeni kuşak oyuncular yetişiyor..
2008 Afife Jale Ödülleri’nde, Akbank Sanat Yeni Kuşak Tiyatro’nun yönetmeni Mehmet Ergen “Şeylerin Şekli” oyunundaki yönetimiyle, “Yılın En Başarılı Yönetmeni” ödülüne layık görüldü.
Deleuze ve Beden
"Deleuze ve Beden"Akbank Sanat Beyoğlu7 Mayıs 2008, Çarşamba 18:30
"Gilles Deleuze ve Beden"
Düzenleyen: Ali Akay *Simultane çeviri yapılacaktır.
Bir "Akbank Sanat" klasiği haline gelen, Ali Akay'ın düzenlediği Gilles Deleuze üzerine yapılan konferanslarda; bu yıl, Gilles Deleuze'ün beden'e bakışındaki yaklaşım ve sanatçılar söz konusu edilecektir.
Korku Tiyatrosunun kurucusu, ünlü yazar, şair ve ressam Fransız Antonin Artaud; absürd olarak nitlendirilen bir akım içinde tiyatro ve minimalist hikayelerin yazarı İrlandalı Samuel Beckett; sinemada yeni bir kurguyu, dili ve sesi ele alan yazar, sinema oyuncusu İtalyan Carmelo Bene; 20.yüzyılın resmine damgasını vurmuş olan ve Eliabeth döneminden Francis Bacon ile bir akrabalık çizgisi varolan Dublin doğumlu İngiliz Francis Bacon'un ele alınacağı konferanslarda, Deleuze'ün bu sanatçılara bakışı güncelleştirilerek ele alınacaktır.
07 Mayıs Çarşamba, 18.30
"Deleuze'un Artaud'su"Konuşmacı: Rene Scherer
Festival başlıyor.
Gecikmeden seçimleriniz yapın.
Zengin bir programla karşı karşıyayız.
http://www.iksv.org/tiyatro/program.asp?EID=28
Ayrıca çalıştay ve konferans türü etkinliklerde çok renkli:
http://www.iksv.org/tiyatro/tiyatro.asp?cid=44#4
Telif Hakları
Bu veb sitesinde yayımlanan yazılar bu sitedeki orijinal linki verilerek kaynak gösterilmek ve yazarının adı mutlaka belirtilmek kaydıyla, ayrıca bir izin almadan internet üzerinden elektronik ortamda kullanılabilir. Yazıların basılı ortamda kullanımı için yazar izni gereklidir.